Dünya gündeminde gıda, sağlık, iklim değişikliği vs gibi konular oldukça sık tartışılmaya başlandı. Sanayileşmeden çok tarım odaklı projeler yürütmeye başlayan gelişmiş ülkeler “Klasik Tarım mı? Hassas Tarım mı?” sorularını tartışıyor. YAGEV Yerel Haber Gazetesi olarak sizler için Klasik Tarım ile Hassas Tarım arasındaki farkları inceledik.
Artan nüfus, sanayileşmenin ve yapıların artması, dünya sıcaklığının değişmesi, çiftçi ve üretici sayılarındaki azalış, tarım arazilerinin verimli kullanılamaması vs. gibi pek çok neden dünyada gıda ve kuraklık tartışmalarına başka bir boyuta taşıdı. Kırsal kesimdeki nüfusun azalışını engellemek adına birbirinden farklı çalışmalar ve projeler yürütülmekte. O çalışmalardan bir tanesi de “Hassas Tarım” adı verilen yeni nesil bir strateji. Hassas tarım, genel olarak çok daha küçük alanlarda, çok daha yüksek verimle gıda üretilmesini mümkün kılacak yöntemler olarak özetleniyor. Hassas tarım sayesinde, belki de toprağa bile ihtiyaç duymadan, farklı tarım ürünlerinin aynı ortamda üretilmesi mümkün olabilecek. Ayrıca hassas tarım, üretim süreçlerinin tamamen yüksek teknolojiye entegre hale getirmeyi amaçlıyor. Yüksek teknolojinin yanı sıra yapay zekâ da hassas tarımın önemli unsurlarından biri. Yapay zekâ ve ileri teknoloji sayesinde, hassas tarım üretiminde su ve gübre tüketiminin çok daha düşük seviyelere indirilebileceği belirtiliyor. Böylece, geleneksel tarımın su kaynaklarına verdiği tahribatın engellenmesi amaçlanıyor. Ayrıca, daha az miktarda gübre kullanmak, tarımsal üretimin sera gazına olan etkisini de önemli ölçüde azaltacak.
Hassas Tarım
Hassas Tarım nedir sorusuna; “tarımsal üretim ve gelişen teknolojiyi bir araya getirerek daha düşük maliyet, değişken girdi kullanımı, maksimum gelir beklentisi ve çevreyi koruma ilkelerini hedefleyen, her açıdan yüksek verim elde etme amacına sahip, yenilikçi bir tarım türüdür.Kontrol, elektronik, bilgisayar ve veri tabanı ile hesap bilgisini bir araya getirerek gelişmiş bir sistem yaklaşımı ortaya koymaktadır. Hassas tarım teknolojisinin bileşenleri; küresel konum belirleme sistemleri, coğrafi bilgi sistemleri, değişken oranlı girdi uygulama ve uzaktan algılamadır” tanımı yapılmıştır. Hassas Tarım kavramını incelerken diğer taraftan klasik tarım adı verilen yöntemle arasındaki farklar da tartışılıyor. Bir taraftan klasik tarım yönteminin kırsal kesimde daha kolay uygulanabileceği ve desteklenebileceğini savunulurken; bir taraf ise tarımın teknoloji ile modernleştirilip daha üst seviye verim için değişimin şart olduğunu savunmakta. İlk olarak bilişim teknolojilerinin pek çok alanda olduğu gibi tarıma da uygulanabileceği fikriyle 1990'lı yılların başında ortaya çıkan hassas tarım (precision agriculture), ABD’de ve ardından birkaç Avrupa Birliği ülkesinde yaygınlaşmış, ülkemize ise yıllar sonra bilinir hale gelmiştir. Türkiye hassas tarım ile 2000’li yılların başında tanışıyor. Türkiye için yeni bir kavram sayılan hassas tarımla ilgili ilk adım TÜBİTAK tarafından atılmıştır. O dönem, “Hassas Tarım Teknikleri” adı verilen araştırma projesi, yaklaşık 4 yıllık bir sürecin ardından 2003 yılında sonuçlanmıştır. Ortaya çıkan sonuçlara bağlı olarak hassas tarımının ülkemiz için birçok faydayı beraberinde getirdiği anlaşılmıştır. Ancak yapılan çalışmalara rağmen klasik tarım anlayışının daha basit olması ve değişimin maliyetli olması nedeniyle hassas tarım’da istenilen seviyeye gelinememiştir.
Türkiye “Hassas Tarım” ile tarım devleri arasında yer alabilir
Tarım ve Orman Bakanlığının yayınlamış olduğu istatistiklerde; Türkiye coğrafi konum açısından 1,9 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip bir bölgede bulunmaktadır. Küçükbaş ve büyükbaş hayvan varlığı bakımından Avrupa’da 1. ve süt üretiminde ise 3. sıradadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1. sıraya yükselmiştir. Tarımsal alan bakımından dünyada 31. sırada olmamıza rağmen, tarımsal hasılada Avrupa’da 1. olarak dünyada ilk on ülke arasında yer almaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararı ile Resmi Gazete’de yayımlanan kararla birlikte tarım arazilerinin etkin kullanımına yüzde 75 destek verilmesine hükmetti. Cumhurbaşkanlığı Kararı ile boş bırakılan, atıl veya nadasa bırakılan arazileri üretime kazandıranlara, iklim değişikliğini dikkate alarak hububat, bakliyat ve yağlı tohum üretenlere hibe verilecek, üretim yapanlar tarlalarını ekenler kamu tarafından desteklenecek.İklim değişikliği ve artan dünya nüfusuna bağlı gıda ihtiyacı artışı ile son yıllarda yaşanan pandemi süreci, üretim planlamalarının önemini artırmaktadır. Bu durumlar karşısında ülkelerin, korumacı politikalara ağırlık verdikleri ve sınırlar ötesi de dahil olmak üzere gıda güvencesini sağlamaya yönelik arayışlar içine girdikleri görülmektedir. Ülkemiz açısından bu dönemde temel öncelikler, üretimin, kalitenin ve ticaretin artırılması, arz güvencesinin sağlanması, halk sağlığının ve tüketici menfaatinin korunması, tarım, gıda ve orman sektörünün rekabet gücünün artırılması, Ülkemizdeki ekolojik kaynakların etkin, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde harekete geçirilmesi, iklim değişikliği ve etkilerine karşı gerekli tedbirlerin alınması ve çalışmaların yapılması, üreticilerimizin gelir istikrarına kavuşturulması ve bunların sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır.
Hassas Tarımın Faydaları Nelerdir?
Geçmişte büyük tarım üreticilerinin en temel amacı, daha fazla gıda üretebilmekti. Daha fazla gıda, daha çok kâr anlamına geliyordu. Ancak zaman içerisinde daha fazla kâr amaçlı yürütülen tarım çalışmaları, aynı zamanda toprağın verimliliğini düşüren uygulamaları da yanında getirdi. Bilinçsiz su tüketimi, toprağa uygun olmayan ürün ekimleri, kontrolsüz satılan tarım arazileri, ilaç ve gübre gibi kimyasalların bilinçsizce kullanım artışı gibi etkenler klasik tarımı sürdürülebilirlikten çıkarmıştı. Örneğin; küresel olarak tarımsal üretimde tatlı su kaynaklarının %70’i kullanılıyor. Ayrıca bütün gıda üretim süreçleri, sera gazı oluşumunun %26’sından sorumlu. Öte yandan, dünya genelindeki tarım alanları, yaşanabilir arazilerin yarısını kaplıyor. Bu sebeplerle, sürekli artan dünya nüfusu düşünüldüğünde, eski yöntemlerle milyarlarca insanın beslenebilmesi çok da olası görünmüyor. Klasik tarım diğer adıyla geleneksel tarım, aslında bir nevi çevre kirliliğine ve tarım arazilerinin verimliliğine zaman içerisinde olumsuz yönde etki etmiştir. Farklı ülkeler hassas tarıma yönelik teşvik ve tespitler yapmış, bir kısmı kısa zamanda olumlu yönde geri dönüşler almıştır. TÜBİTAK aracılığıyla gerçekleştirilen Hassas Tarım Teknikleri Projesi, bu tarım türünün İç Anadolu Bölgesi’nden seçilen arazi üzerindeki etkilerini ve buğday veriminde önemli rol oynayan toprak özelliklerini içermektedir. Sonuç olarak proje süresince hassas tarımın oldukça önemli faydalar sağladığı anlaşılmıştır. Bu faydalar ise şu şekilde sıralanabilir: Araştırmaya konu olan tarlalardaki toprak ve bitki analizlerinden elde edilen sonuçlara göre hassas tarım teknikleriyle %25'e kadar gübre verimliliği sağlanabilmektedir. Herbisit olarak da bilinen ve tarım alanlarındaki yabancı otları yok etmek için tercih edilen kimyasal maddelerin kullanımında %20 seviyesine ulaşan bir tasarruf oluşturmaktadır. Drone, GPS ve IoT gibi farklı teknolojilerden faydalanarak planlama, ekme, sulama, hasat süreçlerini minimum insan gücü ve minimum kaynak kullanımıyla sürdürebilmektedir ve böylece maksimum ürün verimliliği yaratmaktadır. İş gücü, gübre ve ilaç kullanımı gibi farklı giderlerden elde edilen tasarrufların yanı sıra teknolojik araçların ve uygulamaların kolaylaştıracağı üretim aşamaları sonucunda çiftçi açısından kayda değer bir ekstra kazanç daha ortaya çıkarmaktadır.
Hassas Tarımın Yaygınlaşmasını Engelleyen Faktörler
Kırsal Nüfusun Göçü Hassas Tarıma Engel Mi?
1940 yılında kırsal alanda 13 milyon 474 bin 701 yaşayan kişi varken, Kentte yaşayan nüfus 4 milyon 346 bin 249 kişi olarak görülüyor. Günümüzde ise son yapılan araştırmada 2020 yılında kırsal alanda 5 milyon 878 bin 321 yaşayan kişi varken, Kentte yaşayan nüfus 77 milyon 736 bin 041 kişi olarak görülüyor. Klasik Tarım anlayışında yapılacak işler için insan gücü büyük bir öneme sahip. İnsan gücü demek kırsal nüfustur. Kırsal kesimde yaşayan çiftçilerin büyük bir kısmı teknolojik imkanlara sahip olamadığı için insan gücü kullanıyor. Günümüzde kırsal kesimdeki nüfus azalışı aynı zamanda tarım arazilerinin verimine ve kullanımının azalmasına neden oluyor. Ürün çeşidi azlığı, tarım arazilerinin verim azlılığı, istihdam düşüşü, gıda fiyatlarının artışı vs gibi başlıca önemli sorunlara yol açıyor. Ancak Hassas Tarım’da insan gücü arka plandadır. Hassas Tarım demek az insanla birden fazla işini daha kısa zamanda yapmak demektir.
Türkiye Tarımını Engelleyen Faktörler
Hassas Tarım üzerine araştırma yapan ve destekleyen okulların, şirketlerin, derneklerin ve üreticilerin sayıları gün geçtikçe artmaktadır. Farklı ürünlerin ve tarım arazilerine uygun alanlar belirlenerek tekrar verimliliğin artmasına yönelik çalışmalar yürütülmekte. Bütün bu faydalarına rağmen hassas tarım, ülkemizde yaygınlaşmayı başaramamıştır. Bu durumun temel sebepleri arasında ise Türkiye’deki tarımın yeniliğe kapalı ve daima geleneksel yöntemleri baz alan klasik anlayışı yer almaktadır. Ayrıca kontrolsüz şekilde yapılan tarım da yenilikçi yöntemlerin yaygınlaşmasını engellemektedir. Hassas tarımın ülkemizde yaygınlaşmasını önleyen diğer faktörler ise şunlardır:
-Toprak analizi yapılmadan gübre kullanmak ve gübre kullanımı arttıkça ürün verimliliğinin de artacağını düşünmek. Bu yüzden söz konusu alışkanlıkları engelleyebilecek ya da değiştirebilecek uygulamalara mesafeli yaklaşmak.
-Ekim alanlarında oluşabilecek zararları, risksiz yöntemlerle minimuma indirmeye çalışmak yerine riskli uygulamalarla tamamen yok etmeyi denemek. Tarım arazilerinde ya da seralarda zararlı otlara karşı yoğun şekilde kullanılan tehlikeli kimyasal ilaçlar, bu durumun en basit örneğidir.
-Yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada yüksek öneme sahip olan su kullanımını kısıtlayacağı ve bu nedenle verimliliği düşüreceği gerekçesiyle geleneksel sulama yöntemlerinden vazgeçmemek.
Peki Hassas Tarımı arttırmak için neler yapılıyor?
Ziraat Uzmanları ve yazarlar, klasik tarım yöntemlerinden hassas tarıma geçişin zaman ve maliyet açısından önemli bir süreç olacağını belirttiler. Yapılan resmi araştırmalar sonrası klasik tarımdan hassas tarıma geçişin aşamalarını sıraladılar;
-Hassas Tarım hakkında devlet yetkilileri, uzmanlar ve ziraat mühendisleriyle birlikte bilgilendirme toplantıları yapılmalı.
-Mevcut kırsal nüfusun artırılması veya konumunu koruması adına geliştirici önlemler alınmalı.
-Hassas Tarımın içerdiği teknolojik yeniliklere dair eğitimler ve alanda örnekler verilmeli.
-Hassas Tarım hakkında basında ve internet ortamındaki farklı platformlarda tanıtımların sıklaştırılmalı ve artmalı.
-Verilecek eğitimlerin kadın-erkek, yaş-cinsiyet, eğitim-istihdam konularında detaylandırılıp, ilgi artırımına gidilmeli.
-Hassas Tarımın klasik tarım yada geleneksel tarıma oranla avantajları ve dezavantajları şeffaf bir şekilde aktarılmalı.
-Hassas Tarıma adapte olamayan çiftçileri veya üreticileri, süreç içerisinde; personel, eğitim, maliyet anlamında katkı ve hibe sağlanmalı.
-Hassas Tarımın içerdiği teknolojik yeniliklere uygun ekipman, teknik servis, kullanım kolaylığı sağlanmalı.
-Hassas Tarım ile birlikte mevcut alanda 1-2 ürün yerine, çeşitliliğin artırılarak çiftçilerin ve üreticilerin farklı alanlarda kazanç elde etmesi sağlanmalı.
-Hassas Tarım ile yerel anlamda özelleşmiş ürünlerin korunmasını, iç ve dış ticarette ekonomik avantaj sağlamasına imkan tanınmalı.
Bekir TÜCCAR
Comentarios