



Yeni yazım ile herkese merhabalar; Açıkçası pek seyahat yazmıyorum ama Oslo’dan okadır etkilendim ki tarihi ile zengin bir ülke olan Norveç, bir çoğumuz Norveç deyince eminim Vikingler, ilk yapılan gemileri ve işgal ettikleri hikayelerini biliyoruzdur. Tabiki somon balığının da ana vatanıda denilinebilinir. Geçtiğimiz bayramda bir değişiklik yapıp Oslo’ya bir bilet aldım tek yön sonrası da Trondheim’e geçtim. Öncelikle Oslo tarihine bir bakalım:
Oslo (1624 - 1878 arasında Christiania, 1878 - 1924 arasında Kristiania), Norveç'in başkenti ve en büyük şehridir. Oslo aynı zamanda şehrin bulunduğu eyaletin adıdır. Kopenhag ve Stockholm'ün ardından İskandinavya'nın dördüncü büyük şehridir. Dünyanın en pahalı şehirleri arasındadır. 673.469 nüfusa sahip şehrin yüzölçümü 454 km²'dir.
Oslo, Norveç destanlarına göre, 1049'da Harald Hardråde (III. Harald) tarafından açık denizden 120 km içeride Oslo fiyordu'nun en iç noktasında kurulmuş ise de taş devrinden beri kullanılan bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Son dönemlerdeki arkeolojik çalışmalar, Lo deresinin denize karıştığı yerde (Oslo ismi bir teoriye göre "Lo deresi ağzı", daha çok kabul gören başka bir teoriye göre de sırtını dayadığı Ekeberg adlı "tepenin yamacı" anlamındaki sözcüklerden oluşmuş) 1000 yılı öncesine ait Hristiyan gömüleri ortaya çıkarıldığından, 2000 senesinde Oslo'nun kuruluşunun 1000. yılı şerefine kutlamalar yapılmıştır.
Oslo, kentte kalıcı olarak ikâmet eden ilk kral olan Håkon V'in (1299-1319) hanedanlığı itibarıyla başkent olarak kabul edilmişti. Håkon V bu dönemde, günümüzde de Oslo limanında yer alan ünlü Akershus Kalesi'nin yapımını başlatmıştı. Bundan bir yüzyıl kadar sonra Norveç, Danimarka ile olan birliğinde kuvvetten düşünce kralların ikametgâhı da Kopenhag'a kaydı. Böylece önemini yitiren Oslo, uzunca bir süre sıradan bir idari yönetim birimi duruma indirgendi.
Oslo, tarih boyunca yangınlarda büyük zarar görmüş bir kenttir. 1567'de İsveç ordusu işgali, 1611'de 13. ve 1624'te 14. büyük yangın felaketinin ardından, o dönemdeki Danimarka ve Norveç kralı Christian IV, 1624'te Akershus kalesi yanındaki koyda yani 2 km daha batıda kentin tümünün yanmaz duvarlarla ve şehir sınırlarının rönesans usulü dışı çukurlu, üzeri top bataryalı burçlarla çevrili duvarlar ile yeniden kurulmasını emretmiş ve kente Christiania adını vermişti. Kentin 1624 yılı sonrasında inşa edilen kısmı kaleden cadde boyu top atışına uygun dik kesişen caddeleri yüzünden Kvadraturen olarak adlandırıldı. Christiania böylece, ticaret için daha güvenli, askeri ve idari kurumlar için (garnizon, meclis, saray, darphane, mahkeme) daha uygun konumu ile daha önce elinden kaçırdığı önemi yeniden kazanmış ve Norveç'te önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir. 1814 yılında Danimarka ile kurulan birliğin sonuna gelindiğinde, kent bir kez daha gerçek bir başkent olacaktı. Kentteki Kraliyet Sarayı (1825-1848), Stortinget (Parlamento binası) (1861-1866), Oslo Üniversitesi, Ulusal Tiyatro, Oslo Borsası gibi göze çarpan önemli binaların çoğu bu dönemde inşa edildi. Ayrıca, Christiana bu dönem boyunca Henrik Ibsen ve Knut Hamsun gibi yazarlara da ev sahipliği yapıyordu.
Kent, Norveç'in diğer bir önemli kenti olan Bergen karşısında da güçlenince, Norveç'in en popüler kenti haline gelmişti. 1878' de yeni bir isim değişikliği ile Kristiania olarak adlandırılan kent, bugünkü adı olan Oslo ismini 1925 yılında yani 300 yıl sonra yeniden aldı.
Frogner Parkı içindeki Gustav Vigeland imzalı heykel parkı;
Oslo’nun en büyük parkı olan Frogner Parkı’nın içinde Norveçli ünlü heykeltıraş Vigaland’ın heykellerinin sergilendiği, yaklaşık 1 km olan bir açık hava müzesi. Burası Oslo’nun en çok ziyaret edilen yeri, parkın da en popüler bölümüdür. Frogner Parkı bu yüzden turistler tarafından resmi adıyla değil, Vigaland Parkı olarak bilinir.
Gustav Vigeland'ın (1869–1943) bronz, granit ve dökme demirden yapılmış 200'den fazla heykelinin bulunduğu Frogner Parkı'ndaki heykel parkı, Öfkeli Çocuk ( Norveççe Sinnataggen ), Monolit ( Monolitten ) ve Yaşam Tekerleği ( Livshjulet ) dahil.
Gustav Vigeland adlı sanatçının kendisine tahsis edilen bu parkta ortaya koyduğu “ hayatın döngüsünü “ anlatan bu heykeller ayrıntılı yüz mimikleriyle harikaydı. Bebeklikten anneliğe çocukluktan ergenliğe ve nihayetinde yaşlılığa varan, endişeleri, neşeyi ve üremeyi muhteşem bir şekilde tasvir eden bu eserlere bakarken farklı düşüncelere dalıp gittim.
Parka giriş ücretsizdir ve yıl boyunca, günde 24 saat açıktır. Gerçekten görülmesi gereken Sanat bahçesi, her figürün her heykelin derin bir anlamı var. Böyle eşsiz ve tarihi bir yapının ücretsiz olmasına şaştım..
Trondheim, Norveç'in ortasında yer alan Viking Krallığının Şehri olarak anılan bir liman şehri olup M.S. 997'de kurulmuştur. 200 yıl Norveç'e başkentlik yapmıştır. Kutsallığına inandıkları kralları olan 2. Haraldsson adına her yıl 29 Temmuz'u içine alan hafta St.Olav festivali düzenlenir. Festivalde Viking kültürü anılır, sembolik olarak mızrak dövüşü turnuvaları yapılır.Eski adı Trondhjem olan kentin adının anlamı gerçekten Trond'un Evidir.
Trondheim de bulunan Nidaros Katedrali inanılmaz efsanelere ev sahipliği yapmıştır. Küçük bir tura katılıp biraz dinleme şansım oldu Ulusun koruyucu azizi olan Kral II. Olav'ın hayat hikayesini.
Katedral 1070'ten 1300'e kadar 230 yıllık bir sürede inşa edildi ve önemli ölçüde tamamlanmış. Ancak o zamandan beri ek çalışmalar, eklemeler ve yenilemeler aralıklı olarak devam etmiş; bunlar arasında 1869'da başlayan ve 2001'de tamamlanan büyük bir yeniden yapılanma da yer alıyor.
Nidaros Katedrali, 1030 yılında Stiklestad Muharebesi'nde öldürülen Norveç Kralı II. Olav'ın mezar yerini anmak için 1070 yılında inşa edilmeye başlanmış. Bir yıl sonra Nidaros Piskoposu Grimketel tarafından Aziz Olav olarak kanonlaştırılıyor (kanonlaştırma daha sonra papa tarafından onaylanır ). 1070 civarında, Aziz Olav'ın yeğeni olan Kral Olav Kyrre , ahşap kilisenin bulunduğu yere büyük bir taş kilise inşa etmeye başlar. Kutsal Üçlü'ye adanmıştı ancak yaygın olarak Kristkirken (katedral için daha eski bir terim) olarak adlandırılıyormuş. Bu kilisedeki sunak mezarın üzerine yerleştirilecekti ve kilise 1090 civarında tamamlandığında, Aziz Olav'ın türbesi buraya taşınır ve sunağın üzerine yerleştirilir. Bu kilisede, 11. ve 12. yüzyılların neredeyse tüm Norveç kraliyet ailesi üyeleri gömülür. Kristkirken, koro, nef ve batı kulesiyle yaklaşık 50 metre uzunluğundaydı ve o dönemde Norveç'in en büyük kilisesiydi.
Olav Kyrre'nin kilisesinden bugün hiçbir şey görünmüyor. 13. yüzyılda kademeli olarak yeni yapı parçalarıyla değiştirilir, ancak ana hatları zemin planında görülebilir: Orta Çağ'da sıklıkla olduğu gibi, daha sonraki duvarlar zamandan ve maliyetten tasarruf etmek için eski temeller üzerine inşa edilirmiş. 19. yüzyılın sonlarındaki restorasyon sırasında, bu temeller kazılıp ve ölçülür, bu da kilisenin mimarisi hakkında biraz bilgi almalarını sağladı.
1152'deki kuruluşundan 1537'de Reformasyon altında kaldırılmasına kadar Nidaros Katolik Başpiskoposluğu'nun katedrali olarak belirlenir.
Reformasyon'dan bu yana , Nidaros Piskoposluğu'ndaki Trondheim (veya Nidaros) Lutheran piskoposlarının katedrali olarak hizmet verir . Katedralin mimari tarzı Romanesk ve Gotiktir . Tarihsel olarak tüm Kuzey Avrupa'dan gelen hacılar için önemli bir varış noktası olmuştur .
1814'te bu kilise seçim kilisesi ( Norveççe : valgkirke ) olarak hizmet verir. Norveç'teki 300'den fazla diğer mahalle kilisesiyle birlikte, Norveç Anayasası'nı yazan 1814 Norveç Kurucu Meclisi seçimleri için bir oy verme istasyonu olarak kullanılır. Bu, Norveç'in ilk ulusal seçimleriydi. Her kilise mahallesi, daha sonra her ilçede bir araya gelerek o yılın ilerleyen zamanlarında Eidsvoll'da toplanacak meclisin temsilcilerini seçen "seçmenler" olarak adlandırılan kişilerin seçildiği bir seçim bölgesi olur.
Katedral , Vår Frue Kilisesi ile birlikte Nidaros Piskoposluğu'ndaki Nidaros dekanlığındaki Nidaros og Vår Frue cemaatinin bir parçasıdır . Günümüzde katedral popüler bir turistik çekim merkezidir. Nidaros Katedrali, Olav'ın Uyanışının ( Norveççe : Olavsvaka ) gözlemlendiği yerdir. Mimarisi ve içinde olan efsanelerden de bahsetmek isterdim ama isterseniz siz araştırın derim ilginç efsanelere ev sahipliği yapıyor.
Not : Batı cephesindeki heykeller! Özellikle başı kesik olan Aziz’in saatlerce yürüyüp kendi mezarını seçmesi hikayesi !, Aziz Olav ölümü sonrası yaşanan mucizeleri!, Tavanın muhteşem mimarisi ! Ünlü Alman org yapımcısı Joachim Wagner (1690–1749) tarafından 1738–40 yılları arasında inşa edilen eski Barok org, 1993 ve 1994 yılları arasında Jürgen Ahrend tarafından dikkatlice restore edildiği söylenir . 30 durağı olan org, kuzey transeptindeki bir galeride yer almaktadır. Büyüklüğü cidden cezbedici. Yeni yerler keşfi yapanlardansanız gidilecek yerler listenize almanızı şiddetle tavsiye ederim.
Sevgilerimle
Nazlı TANRIKULU
Yorum Yazın